10 Mart 2012 Cumartesi

Filizin tarifleri

     Merhaba,


     Ben Filiz İstanbul'da ailemle birlikte yaşıyorum.Aralarında 19 yaş :) fark olan 2 kızım var.Hatta Cosmopolitan Dergisi 2007 yılı Mayıs ayında 20 yaşında ve 40 yaşında annelik duygusu ile ilgili aşağıdaki resimle birlikte bir ropörtajım yayınlandı.

büyük kızım Deniz , küçük kızım Nehir ve ben

     Büyük kızım 27 küçük kızım 8 yaşında.  Anlayacağınız ben de artık 48 yaşındayım. 2 yıl önce iş hayatından sıkılıp yıllardır hayalim olan Cafe'yi açmak üzere yola koyuldum. Maalesef gördümki hayallerim çok pahalı ben de bari minik bir ev yemekleri dükkanı açayım ve batarsam da küçük batayım düşüncesiyle Beşiktaş Balmumcu'da 35 m2'lik içinde hiçbirşeyi olmayan bir dükkan tuttum. O minicik yeri bile ancak 1 ayda adam edebildik. Sıra isim koymaya geldi. 3. ncü çocuğumuz olsaydı (40'ından sonra biraz zor :) ismini Ada koyacaktık. Böylece dükkanımızın adı Ada Ev Yemekleri oluverdi.
Ada Ev Yemekleri
       Toplam 16 sandalyesi olan ve haftaiçi sadece öğlen yemekleri veren ve ev davetleri için yemek hazırlayan bir mekan. Eşim Osman'la birlikte 17 Mayıs 2010 yılından beri birlikte işletiyoruz. Bir de yardımcımız var. O küçücük yere 4. üncü bir kişinin sığması da mümkün değil zaten.

      Konuklarımız yemeklerimi çok beğeniyor ve mucize mutfak diyorlar. Hergün 2 çeşit çorba, 3 çeşit ana yemek,  10 - 12 çeşit zeytinyağlı - meze ve 1 çeşit tatlı yapıyorum. O gün bitmesi için herbir  yemeği maksimum 2 kg sebzeden yapıyorum ve pişirmek için Tariş riviera zeytinyağı kullanıyorum. Bazı yemek ve çorba ve tatlılarda  ise tereyağı  kullanıyorum.  Konuklarımız genelde mutfağa girer yemekleri görmek için tencere kapaklarını açar, fırına bakar ve siparişlerini verirler. Kolesterolü çıkan, bebek bekleyen, yemeğe misafiri gelen bizi tercih eder. Hepsinin kendi ev gibidir. Sanırsınız ki bir dizi seti. Mekan çok küçük olduğu için herkes tanısın tanımasın boş bulduğu masaya oturur. Birçok değişik firmada çalışan insan birbiriyle tanışır. Hatta orada tanışıp evlenenler bile oldu:)

     Kimi insanlar yemek için yaşar kimileri de yaşamak için yer. Ben yemek için yaşayanlardan eşim Osman ise yaşamak için yemek yiyenlerdeniz. Yemek yapmayı, bir şeyler yaratmayı çok seviyorum. Yaptığım yemekleri birilerinin beğenip yemesi beni çok mutlu ediyor. Dükkana gelen konukların %90'ı çok güzel olmuş elinize sağlık diyor. Bu da beni inanılmaz derecede mutlu ediyor. Ben de öyle aman aman sizinkinden farklı birşey yapmıyorum. Zaten çoğu kişi de ya annesinin yemeğine ya da kendi pişirdiğine benzetiyor.

     Burada size  değişik yemek tarifleri verecek değilim zaten öyle profesyonel bir ahçı da değilim. Ben yemek yapmayı ve yedirmeyi seven çok güzel dostları ve muhteşem bir ailesi olan bir anneyim. 
Belki aranızda benim gibi  20 yaşına kadar domatesten başka sebze yememiş pırasayı ilk defa 22 yaşında tatmış o güzelim enginarı 30 yaşında yemiş ve geçen günlere yanmış canım kerevizi 38 yaşında eline almış ve bunlarla ne yapacağını bilmeyen bir kaç acemi dostumuz vardır da benim de onlara biraz faydam olur.

     Çoğu insan yemek tarifi verirken eksik verir. Hele bir restorandan veya şeften asla tarif alamazsınız. Sanki tarifi isteyen gidip yanıbaşında yer açacak. Oysaki hatırlanmak çok güzeldir. Ben her yemek pişirdiğimde o tarifi kimden öğrendiysem sevgiyle anar ve içimden ona teşekkür ederim o yemeği kimlerin yiyeceğini düşünür mutlu olurum. Yemekte birşekilde sevgiyle piştiği için lezzetli olur. Yemeğe sevgini katmanın bir yolu da budur.
 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder